29 Mart 2008 Cumartesi

alışmıyoruz... unutmuyoruz... susmuyoruz...



Gerçek acıyı tanıdım
yaraya değdim
bir cehennem taşıdım
omuzlarımda sanırdım
açtım gözümü ki dünya
cehennemden öte cehennem
utandım
”*



Utandık…
Utanıyoruz…


Tuzla’da işçiler ölürken… gemiler birer kara tabut olurken... acı bir kez daha belleğimizde yer açıyor kendine: Şadi Üstünbaş, Hasan, Yılmaz Aslan, Subutay Soysal, Cabbar Ongun, Güney Akarsu, Cengiz Tatlı, Eser Acar, Bekir Özmen, Hasan Macar, Fatih Kılıç, Sabri Yanardağ, Onur Bayoğlu, Metin Turan, Cevat Toy, Osman Göç, Mikail Kavak, Mikail Kavak, Hasan Köse, Yüksel Özdemir, Ali İhsan Çam… Tuzla’da işçiler ölüyorlar... tersaneler... mezar... Çalışmak özgürleştirmiyor, öldürüyor! Ve tersaneler içine diri diri girilen mezarlar oldukça, Türkiye’deki gemi sektörü ‘dünya dördüncüsü’ oluveriyor... Ama biz, utananlar, ve tek başına mutlu olmanın utanılacak bir şey olduğuna hâlâ inananlar… sırtımızı dönüp ölümlere, alkış tutmuyoruz dünya dördüncülüğüne… ve bir çift sözümüz var şimdi: Ölenler peşimizi bırakmıyor ve sürekli bize ‘bizim hikayemiz’i anlatıyorlar. Ölüler konuşuyorsa hâlâ, “kendilerinden halletmeleri beklenen bir mesele olduğu içindir…”** Sorulabilir: Nasıl bir ülke ki burası, ancak ölünce anlatıyor derdi olan derdini… Burası, bu ülke korkunun ülkesi: “Korku, en alışılmadık / bizi alıştırdılar…”

Alıştık…
Alışıyoruz…


Bir televizyon ekranından izliyoruz savaşları, şehirlere düşen bombaları… ölen insanları… yoksulları, yoksunları, bir sokak ortasında ve gözümüzün önünde öldürülen kadınları… evleri başlarına yıkılanları… yaşamları gecekondulara sığdırılanları... Yazık ki, izledikçe susuyoruz: “Ağız sımsıkı kapanır…” Kapandı ağzımız, bağlandı dilimiz… Sustukça köreliyoruz, körleşiyoruz, köleleşiyoruz… ve: “İnsanlar mı kuzular mı / seçilemiyoruz…” Seyretmek... susmak… unutmak…


Bu yazı susmamaya, unutmamaya ve seyreylememeye dairdir... unutkanlıkla ayakta kalan bu ülkede, unutmayarak ayakta kalmaya bir davettir… ki bu davet, emeğiyle geçinen herkese dairdir, anlatılan bizim hikayemizdir… Biz, geride/gemide kalanlar, Tuzla’da ölen tersane işçilerinin ardında kalanlar, işçilerin emek mücadelelerinin yanındayız…


Susmuyoruz...
Unutmuyoruz...


Yaşama hakkımız için... sigortasız, güvencesiz ve taşeronların elinde yaşamamak için... sağlıklı ve güvenli bir iş ortamının sağlanması için... eşit, parasız ve demokratik bir üniversite için... hakları elinden alınmaya çalışılan tüm emekçiler için... geleceğimiz için... eşit ve özgür bir dünya hayalinin ardında koşanlar için...

Biz, aşağıda imzası bulunanlar... Susmuyoruz... Unutmuyoruz... Bugün tersanede, yarın üniversitede, fabrikada, hastanede, başka bir gün sokak ortasında... Anlatılan bizim hikayemiz... Sermaye dolandıkça yerküreyi, kötürüm ettikçe kapitalizm yaşamlarımızı, kar ve rekabet sarmışken dört yanımızı, dönmezken bu dünya emekten, ezilenden yana... dinlemek ve izlemek yetmiyor... yanınızdayız... yan yanayız...


Bizler üniversite öğrencileri ve emekçileri olarak tersane işçilerine dayatılan yaşamı reddediyor ve herkesin iş sahibi olduğu, insani şartlarda çalıştığı, insanca yaşanacak bir ücret aldığı, haklarını korumak için örgütlenebildiği bir düzen istiyoruz.

Tuzla’ya sahip çıkmak, kendi hayatımıza da sahip çıkmaktır. Bu yüzden, “Hep beraber birlik olmadığımız takdirde yıkamayız” diyen tersane işçilerinin onurlu direnişine destek vermek için 19 Nisan Cumartesi günü Tuzla’ya yürüyoruz. Ve mücadele eden tüm işçileri, işçi-öğrenci dayanışmasının sayısız örnekleriyle örülmüş toplumsal direniş tarihimizden güç alan bu yürüyüşle selamlıyoruz.
*İtalikler, aksi belirtilmedikçe, Gülten Akın’ın Kuş Uçsa Gölge Kalır isimli şiir kitabından alıntılanmıştır.
**EZLN’yi anlatan bir yerlinin ‘benim geldiğim yerde derlerdi ki’ deyip söylediğidir.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

tersanelerde iş güvenliğini saglayanlar işveren tarafından özenle ve torpille seçilen kişilerdir.bu kişiler kesinlikle işin aksayacagından müdahale etmezler edecekleri şeyler kesinlikle ve kesinlikle işçi ölümlerini etkileyecek şeyler değildir.ve saha tecrübesi olmayan kişilerdir işin rahatlıgından dolayı tekrar belirtmek isterim işveren tarafından şeçilmiş yakını olan kişilerdir.onlar için önemli olan işim gidişidir

Conley Tiffany dedi ki...

Benjamin Lee'den kredi almış olan kişilerden gelen yorumları gördüm ve onların tavsiyeleri doğrultusunda başvurmaya karar verdim ve sadece 5 gün sonra, talep ettiğim toplam 850.000 $ tutarında banka hesabımda kredimi onayladım. harika bir haber ve gerçek kredi borç verene ihtiyacı olan herkese e-posta yoluyla başvurmasını tavsiye ediyorum: 247officedept@gmail.com veya WhatsApp: + 1-989-394-3740. Şimdi istediğim krediyi aldığım için mutluyum.